Sustuklarım..
- Celal ÜNLÜ
- 5 Tem 2015
- 2 dakikada okunur
Düşünüyorum , duruyorum, bir türlü harekete geçemiyorum, hayat telaşı, koşturmaca ve yüzlerce çeşitli bahane daha işte..
Dünyanın gidişatından hoşnutsuz olan benim gibi insanların genel sorunu bu olsa gerek, ve bu sistemin kendini koruma kalkanı aslında daha önce bununla ilgili bir yazı yazmıştım tekrara düşmeye gerek yok, kısaca insanlar hayatlarının her evresinde bir şeyler ile meşgul edilerek bir şeylere mecbur bırakılarak herkes gibi ittirilerek belli bir yöne doğru gidiyorlar. İşte tam da hayatımın bir yol ayrımına daha geldiğim bir safha da aklıma bunlar geliyor. Hayatım boyunca harekete geçmek için bir şeylerin olgunlaşmasını bekledim, liseyi bitireceğim sıralarda bir şeyi idrak etmiştim dünyayı kontrol etmek için kullanılan yegane yöntem ''Akıl Kontrolü '' idi bu da medya aracılığı ile yapılıyordu fakat üstünde yaşadığımız dünyada kan, gözyaşı, açlık
, zulüm vardı ve gidişat hiç iyi değildi. Dünyanın bir kısmı, seçkin bir azınlık, refah yaşasın diye dünyanın kalanı açlıktan ölüyor, kaynaklar azalmasın diye bile öldürülüyorlardı. İnsanlara bu boyunduruktan bu zincirlerden kurtulmalarının ellerinde olduğu çağrısı yapılmalı yani uyandırılmalılardı. Fakat bunun için önce kendini eğitmeliydi insan. Sistemi değiştirebilmek için sistemin içinde sağlam bir yer edinmenin gerekliliğini anladım, Evet ben gibi düşünen bir çok insan sanırım böyle yapıyorlardı, fakat uğraşıp didinip sistemin içinde bir yer edinen kimse sanırım bu sistemi yıkmak istemiyordu, amacını unutuyordu, dedik ya sistemin güvenlik yöntemi bu olsa gerekti her neyse , karşıt bir güç odağı oluşturabilmek için medyayı öğrenmek istiyordum, bu sebeple medya okumaya karar verdim. Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi , Radyo Televizyon Sinema bölümünü okudum ve şimdi üniversite bitti, tecili bozdurup askere gitmeye karar verdim tabi oradan dönebilirsek bu bahsedip durduğum amaçlar için bir şeyler yapmaya başlayacağım inşallah. ama işte ölüm her an gelebilir ama doğası gereği askere gitmemin arefesinde içimde bir ölüm endişesi peydah olmaya başladı, ölümden korktuğumdan değil zira anlatacak o kadar çok şeyim var ki, bunları yanımda götürmekten korkuyorum. Tam da şu günler de bile çok yoğunum ve çalışıyorum fırsatım olmuyor hiç bir zaman bırakın derdimi anlatabilmek için bir şeyler yapabilmeyi, kendimi geliştirmeye bile olmayan zamanlardan çalarak vakit ayırıyorum. şayet mizacım gereği çok konuşan bir insan da olmadığım için içim dolu dolu, sert müzikleri sevmemin sebebi de bu sustuklarımın içimde büyümesindendir, biz susarken bizim yerimize o brutal çığlığı atan adamla katharsis oluyoruz ve içimizden bir şeyler kopuyor müziği hissetmek bu oluyor sanırım. şayet öleceksem devredebilmeyi isterdim birilerine içimdekileri,. sadece birilerinden beni dinlemelerini isterdim belki gerçekten, insanlara söylemek istediklerimi söyleyebilmek için dolambaçlı yollar aramazdım, böylelikle edebiyat parçalamaz, sinema filmleri eğlenceli olduğu için, en çok tercih edilen medya mecraları diyerek sinemayla uğraşmazdım. devir öyle bir devir ki kimse kimseyi dinlemiyor, yada gerçekten dinlemiyor. bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir askeri, bir asker bir orduyu kurtarır mantığıyla bu

ruhsal savaşta bir kişiye anlatabilmek isterdim. neyse şimdilik yaşamayı umut edip kendimizi geliştirmeye devam edeceğiz esen kalın.
Commenti